Kral Çıplak

Bir çok insan kendini olduğundan daha idealist sanıyor. Örnek vermek gerekirse 10 farklı alanda doktora başvurusu yapmış bir kişi kabul aldığı alanı ‘hayallerinin alanı, çocukluğundan beri hayatın onu hazırladığı alan’ olarak lanse edebiliyor. Verilen örnek naif ve zararsız bir örnek olabilir; ancak günlük hayatımızda daha zararlı ve problemli örneklerini çok fazla görüyoruz. Kendi yemek yaparken az özenen biri, 1000’lerce kişiye yemek yapılan bir yerde salatasından küçük bir böcek çıkınca ortalığı ayağa kaldırabiliyor. ‘kolay gelsin’ dediği bir kasiyerin lütfuna karşılık vermemesini saygısızlık olarak alabiliyor. Ebeveynlerine kim baksın ‘bu ay sen bak’ kavgası yapan kardeşler, konu bakıcı olduğunda çorbanın 1 derece sıcak olmasını; veya hastanede doktorun iğneyi sert yapıp ebeveynlerinin canını acıtmasını dert edebiliyor. Her nedense de bu idealizm her zaman insanların işine gelen doğrultuda ilerliyor. Yemeğinden çıkan böceği sorun eden terzi kendi diktiği dikişin açılmasını ürün ‘hor kullanılmış’ diyerek açıklayabiliyor. Kasiyere selamını almadığı için sinirlenen mühendis, sabahki toplantıya katılamamasını ‘uyuyakalmışım’ diyerek geçiştirebiliyor.

Kendimize, yakınlarımıza, üstlerimize hak gördüğümüz ‘hata yapma, dalgınlığı’; tanımadıklarımıza, altımızdakilere hak görmüyoruz ve bunu idealizm kılıfına sokuyoruz. “Farkında mıyız? değil miyiz?, birinin ‘Kral çıplak!’ demesini mi bekliyoruz?” bilmiyorum. Ya farkındayız; idealistliği bir pazarlama, kendini rahatlatma aracı olarak kullanıyoruz ya da kendimizi kandırıyoruz. Ancak bu iki yüzlülük beni çok fazla yoruyor ve sinirlendiriyor. Umarım kendimize karşı daha dürüst olmayı öğrenebiliriz.